× Daha fazlası İçin Aşağı Kaydır
☰ Kategoriler

   Annemizi babamızı seçemiyoruz ne yazık ki! Onlarda çocuklarını seçemiyor aslında. Rengimiz, boyumuz, tipimiz, ırkımız, dilimiz… Aslında birçok yönümüzle yansıttığımız anne-babalarımız. Bir birimizin ideal ölçülerine uymasak ta zorunlu olarak bir birimizi benimseyip kabulleriz. Çocukla birlikte doğar, ona karşı “her şeye rağmen” diyebileceğimiz ilgi ve sevgimiz. Titreriz üzerine, gözümüzden bile sakınırız. Onun ayağına diken batsa, sızısını yüreğimizde hissederiz. Düştüğünde düşer, kalktığında kalkarız. Gözyaşlarımızı onunkine katar öyle akıtırız. Onun için kaygılanır, korkar, endişeleniriz. İlk adımlarını attığında, ilk kelimeleri mırıldandığında, ilkokula başladığında onda bir o kadar bizde yaşarız. Onlar büyüye dursun, biz onları hep çocuk görmeye devam ederiz. Büyüsünler isteriz, lakin budamak, şekil vermek, yontmak, kendimize benzetmeye çalışırız. Aslında birazda biz olsunlar, onlara baktığımızda aynamız olsunlar diye uğraşır, çabalarız.

   Hepimiz farklı zaman dilimlerinde, farklı etkileşim ve ortamların içinde Dünyaya geliriz. Her birimiz kendi zamanımızın toplumsal beklenti ve değer yargılarına göre bir kimlik edinmeye çalışır,o kimlikle maddi,sosyal ve psikolojik olarak en iyi duruma gelmeye gayret eder bunun için mücadele ederiz.İdeal ve hedef olarak gördüğümüz şeylere çoğumuz bireysel,sosyo-ekonomik,fiziksel ve kültürel şartların ortaya çıkarttığı nedenlerden dolayı ulaşamayıp,bir arzu,özlem,ukde olarak gönlümüzde yaşatır,bilinç altımıza kaydederiz.Atletik bir yapımız olmamasına rağmen iyi bir sporcu olma hayali kurarız örneğin.Sesimiz kötü olmasına rağmen popüler bir şarkıcı olma hayallerine de az dalmayız mesela.Doktor olmak,mühendis olmak,pilot olmak,hakim,savcı,bakan,başbakan…

    Şairinde dediği gibi;“biriktir; delik kese! yetiştir; toprak köse!hep kesiklik, eksiklik,hadisede hadise.”(N.Fazıl KISAKÜREK)

   Yaşadığımız sürece içimizde kendimiz için besleyip, büyüttüğümüz hırslarımız, isteklerimiz, arzularımız… işte çocuklarımızı, belki de kötü niyetli olmadan emellerimize alet etmek isteğimiz,onlara yapacağımız yanlışların başında yer alıyor bazen.Bir birey olan çocuklarımızı biz kendimizin küçük bir minyatürü olarak görüp ona öyle yaklaşıyoruz genel olarak.Bebekliğinden yetişkinliğine ve hatta anne-baba olup çoluk çocuğa karıştıkları zaman bile hep bizim istediğimiz gibi gidip gelip davransınlar istiyoruz. Onların gülmesine, ağlamasına, küsmesine, giyinmesine, oturup kalkmasına, oyun oynamasına… her şeylerine müdahale edip, şekillendirmeye, onları kendi kalıplarımıza sokmaya çalışıyoruz.

   Çocuklarımızın farklı birer birey olduklarını, farklı duygu ve düşüncelere sahip olduklarını bedensel ya da zihinsel yeteneklerinin onlara has olduğunu düşünmeden hareket ederiz çoğu zaman. Çocuklarımıza, kendi renklerimizi ve zevklerimizi dayatmaya çalışırız.Çocuğumuzun adına okulunu,arkadaşlarını,düşünce yada inancını seçmeye çalışır onun yeteneğine,istek ve ilgisine bakmadan kendi gönlümüzdeki mesleği yapmasını bekleriz.Yani çocuğumuzda kendimizi yaşamak isteriz. Çocuklarımızın hayallerine neşter vururken onları köreltir, mutlu olabilecekleri,kendi yapılarına uygun meslek ve diğer istençlerinden de mahrum ederiz.Bazen çocuklarımıza yönelik gelecek kaygılarımızda fikirlerimiz ve davranışlarımızda etkili olur,ama çocuklarımızı seviyorsak onların fikir,ilgi ve isteklerine saygı göstermemiz,onları şekil verilecek bir hamur olarak değil de doğru rehberlik yapılacak bir birey olarak görmemizde yarar vardır. Bırakalım çocuklar kendilerini yaşasınlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir